4 Ağustos 2016 Perşembe

Júníus Meyvant - Floating Harmonies


Gitmesek de, görmesek de İzlanda'yı seviyoruz. Filmleriyle, müzikleriyle, acayip soyadlarıyla, puslu havasıyla, yeşil doğasıyla, Eyjafjallajökull buzuluyla, en son da Avrupa Futbol Şampiyonası'na renk katan futbolu ve taraftarlarıyla seviyoruz. Bir ara satılığa bile çıkmıştı. Hayal işte, param olsa alırdım ve oraya bir çivi bile çakmazdım. Çünkü İzlanda'nın sosyal ve coğrafi yapısı bunu gerektiriyor. O kadar ilginç istatistiklere, o kadar güzel manzaralara sahip bir ülke ki, "huzur İzlanda" diye boşa kelime oyunu yapmamışlar. O istatistiklere girersek çıkamayacağımız, asıl mevzumuz da İzlanda'nın iklimi, bitki örtüsü, ekonomi ve politikası olmadığı için kestirmeden müzik branşına geçelim. Oradan da başka bir kestirme yol bulalım. Geleneksel İzlanda müziği ilahilerle, şiirlerle bezeli, dini içerikli sıkıcı bir müzik iken, Björk, Emilíana Torrini, Sigur Rós, GusGus gibi dünyaya malolmuş kazanımlar, evrensel pop müziği kendi kulvarlarında çok iyi yerlere taşımış isimler var. Gerçek adı Unnar Gísli Sigurmundsson, alter egosu Júníus Meyvant olan İzlandalı müzisyeni de uzun vadede bu isimlerin arasında anacağımızı sanıyorum. Bu iddiamın çok önemli bir sebebi var. 2016 Haziran ayının başında çıkardığı debut Floating Harmonies...

Bu süper albüm, 60'lar ve 70'ler pop, soul ve folk müziğinden yoğun izler taşıyan, aynı zamanda bu izleri günümüz naif indie pop tınılarıyla süsleyen şarkılarla dolu. Her biri kendi içinde itina ve ciddiyet barındıran şarkıların güçlü nostaljisi, retro ruha kapılarını her zaman açık tutan dinleyiciler için adeta nimet. Belki 60'lar ve 70'ler müziğini yerinde ve zamanında dinlememiş olabiliriz. Ama geç de olsa dinlediğimiz pekçok albümler, ikonlaşmış sanatçılar, hatta bunlara birlikte rastladığımız filmler bizi bu nostaljiyi tatmaktan alıkoymuyor. Dantel gibi işlenmiş yaylılar ve nefesliler, akustik gitar ve perküsyonla birleşince, üzerine şık Júníus Meyvant vokali ve sık sık ona eşlik eden kadın vokaller eklenince çok zengin bir atmosfer ortaya çıkıyor. Bu zenginlik kesinlikle sonradan görme şeklinde algılanmıyor. Meyvant'ın o dönemlere ait soul ve folk klasiklerini çok iyi hazmettiği anlaşılıyor. Hatta aynı dönemlerin disko ve funk klasikleriyle de arasının çok iyi olduğunu, ama hezeyanlara kapılmadan bunları kendi müziğine son derece ölçülü biçimde yedirdiğini de rahatlıkla duyabiliyoruz.


Albümün ilk iki single'ı olan Color Decay ve Hailslide'ı sosyal medyada biryerlerde duyan olduysa muhtemelen ya "çok eski bu" diyerek burun kıvıracak, ya da "evet güzelmiş" diyerek fazla heyecan yapmadan oradan uzaklaşacaktır. İşte albüm dinlemenin büyüsü biraz da burada. Tabii ki bu iki şarkı yukarıda döşediğim tüm pozitiflikleri taşıyorlar ve çok iyiler. Ama onları sürüden ayrı dinlediğimiz vakit bir bütün halindeyken olduklarından daha az etkili olabilirler. Oysa Floating Harmonies, sözünü ettiğimiz dönemlere ve türlere yapılan mütevazi bir zaman yolculuğu gibi bir albüm. Açılıştaki enstrümantal Be A Man, bu yol filminin "opening theme"i gibi. 70'ler temalı bir film veya diziye harika bir jenerik olurdu. Beat Silent Need kesinlikle 2016'da duyduğum en havalı şarkılardan biri. İşin içine biraz funk katınca lezzeti daha da artmış, böylece kendini aşmış bir şarkı. İlk duyduğumda kıvrak davul ve bas işbirliğine sinematik nefeslilerin kattığı coşkunun, Meyvant'ın karizmatik vokal bölümleriyle birleşip kanıma karıştığında yüzümde oluşan o kurnaz ve sakin gülümsemeyi fark ettiğimi hatırlıyorum.

İlk iki şarkıdan sonra "bu albüm olmuş" dediğim çok azdır. Ancak çok güvendiğim isimlerin ilk iki şarkısını dinlediğimde böyle söylerim ve kendimce haklı çıkarım. Ama daha ilk kez duyduğum İzlandalı bir adamın ilk albümü için bunu söylemenin riskli olduğunu biliyordum. Fakat Be A Man ve Beat Silent Need ikilisi o kadar güven vericiydi ki "bu albüm olmuş" deyiverdim. Sonrasında sözünü ettiğim iki nefis single ile birlikte gerisi de geldi. Neon Experience, neon ışıklar saçan bir disko topu altında bünyeyi ritme bırakabileceğimiz, üstelik aynı şarkının ortalarında bu dansı kısa süreliğine slow dansa dönüştürebileceğimiz bir güzellikti. Keza, Mighty Backbone için de benzer şeyler hissettim. Davulcunun özgürlüğü, nefesliler ve yaylıların dans edişi yine hayran bıraktı. Domestic Grace Man, Gold Laces, Signals daha derinlerine inilip keşfedilmeyi bekleyen folk pop şarkıları olarak bekliyorlar. Sadece akustik gitar ve Meyvant vokaliyle vücut bulmuş uzun, karanlık ama huzurlu bir folk bestesi olan Pearl In Sandbox ve kapanışta albüme adını veren piyano temelli bir trip hop'a benzettiğim Floating Harmonies ile yolculuk sona erdi. Bunun gibi iki albüm daha yapsın, kendisini de İzlanda'nın güllerinden biri olarak yukarıda saydığımız isimlere tereddütsüz ekleriz. Yapmasa da canı sağolsun. Floating Harmonies zaten hiç eskimeyecek "eski" albümlerden biri olmuş.

1. Be a Man
2. Beat Silent Need
3. Color Decay
4. Neon Experience
5. Domestic Grace Man
6. Hailslide
7. Mighty Backbone
8. Gold Laces
9. Signals
10. Manos
11. Pearl in Sandbox
12. Floating Harmonies

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder