12 Aralık 2012 Çarşamba

Soundgarden - King Animal


1996 tarihli Down On The Upside ile 2012 tarihli King Animal arasında Soundgarden cephesinde türlü olaylar yaşandı. Bunları yaşarken Soundgarden diye birşey pek kalmamıştı zaten. Üzerinde Soundgarden yazan en son albüm olan Down On The Upside'ın ardından biraz da grunge'ın modası geçmişliğiyle grup eski tutkusunu yitirmiş, 1998'de olaysız bir şekilde dağılmıştı. Zeka küpü basçı Ben Shepherd, grunge döneminin saygın gruplarından Screaming Trees'in solisti Mark Lanegan'ın solo albümlerine katkıda bulundu. Gitarist Kim Thayil her zamanki cool tavrıyla el altından çeşitli gruplara ve konserlere konuk oldu. 2003'te Rolling Stone dergisi tarafından tüm zamanların en iyi 100 gitaristi arasında gösterildi. Hatta bir ara Jello Biafra (Dead Kennedys) ve Krist Novoselic (Nirvana) ile sol cenahtan yüklenen politik tabanlı No WTO Combo adında bir grup bile kurdu. Davulcu üstün insan (belki insan bile değil!) Matt Cameron yabancıya gitmedi. Pearl Jam davulcusu Jack Irons sağlık sorunları nedeniyle erken emekli olunca Eddie Vedder ve Stone Gossard tarafından grubun Yield turunda çalması için davet edildi. Daha önce Temple Of The Dog efsanesinde birlikte çaldıkları için Cameron bu teklife "canınızı yirim" şeklinde karşılık verdi. Pearl Jam gitaristi Mike McCready'nin dediğine göre Cameron gruba katıldığı andan itibaren iki hafta içinde 80 şarkıyı çalabilir hale gelmişti. 98'den beri de Pearl Jam için baget sallıyor kendisi. Soundgarden'ı ve aslen 90'lar grunge kültürünü karakterize eden en önemli unsurlardan biri olan Chris Cornell ise belki de aralarında en faal olanlarıydı.

Fakat onun faaliyetleri, bir zamanlar en büyük hayranı olan, sadece notaları okusa bile dinlerim diyen beni (ve benim gibi düşündüğünü bildiklerimi) hayalkırıklığına uğrattı. Dağılma sonrası Euphoria Morning (1999) ve Carry On (2007) soloları vasatı aşamadı. Rage Against The Machine'de Zack de la Rocha ayrıldıktan sonra onun yerini Audioslave adı altında alacağı duyulunca heyecan dalgası yaratsa da, üç albümlük Audioslave macerasından kendi adıma hiç mi hiç memnun kalmadım. O defterin de kapanmasının ardından bu kez bir Chris Cornell solosu daha gündeme geldi. Gelmez olaydı! Ünlü hip-hop yapımcısı, bestecisi, müzisyeni Timbaland ile yaptığı Scream, 2009'un açık ara en kötü albümüydü belki de. Bütün bunlardan anlaşılabileceği üzere Cornell'a Soundgarden'dan başkası yaramıyordu. Lakin kanımca 2012 tarihli gıcır gıcır King Animal, artık Cornell'a Soundgarden'ın da yaramadığını gösteren sıradan bir albüm ne yazık ki.


Her grunge temalı albüm eleştirisinde bahsetmeyeni dövdükleri efsane dörtlüden Alice In Chains ve Nirvana ağır kayıplar vermiş, zoraki de olsa kariyerlerini zirvede bırakmışlardı. Özellikle 98 tarihli Yield'dan sonra benim için iyice çekilmez hale gelen Pearl Jam ise eski görkeminden uzakta, biraz da orta yaş sakinliğinden / krizinden muzdarip sıkıcı albümler çıkarmayı sürdürüyor. Bütün bunlar düşünüldüğünde Soundgarden'ın 14 sene sonra toparlanıp albüm çıkarması müthiş bir olaydı. Ama görülüyor ki grunge'ın son kalesi de King Animal itibariyle düşmüş durumda. Mayıs 2012'de çıkan toplama albüm Classic Album Selection ile ticari strateji gereği eskileri toparlayıp gerilimi tırmandırmaya çalışmalarına da gerek yoktu. Albümün çıkacağını ilk duyduğumda kontrolsüz bir heyecan yerine iki arada bir derede kaldığımı hissettim. Bir yandan 90'lara efsane olmuş bir grubun aynı kadroyla tekrar omuz omuza albüm yapıyor olmaları, bir yandan da yakın bir geçmişte orada burada gerzekçe kariyer hamleleri yaparak kimilerince o görkemli geçmişe ihanet etmekle suçlanan Chris Cornell'in uzun süreli formsuzluğu, King Animal'a temkinli yaklaşmamı sağladı.

Bu temkinlilik hali, albümü baştan beğenmemeye kendini şartlandırmış bir vaziyette değildi. Tam tersi, şu albüme 14 yıl aradan sonra bir zamanlar oduncu gömlekli, yırtık kotlu, saçı yağlı, kafası karışık X Kuşağı'na samimi bir aidiyet hissetmiş bünyelerin dipten, derinden bir heyecan duymaması düşünülemez. Ne var ki King Animal'ın vasat bir rock albümü olduğu, nostaljisi çok güçlü 90'lar iklimi düşünüldüğünde acı bir gerçek bana kalırsa. Aslında sound olarak Badmotorfinger ve Superunknown gibi iki olağanüstü albümün yoğunluğunu kesinlikle taşımayan, ancak özellikle Down On The Upside'ın grunge'dan törpülenmiş mainstream evrilişine yakın bir duruş var yeni albümde. Kısacası sound açısından fazla bir sıkıntı yok. Esas sıkıntı vasat ve altı şarkıların ruhsuz ruhsuz ortalarda gezinmeleri, uzunluğuna alıştığımız Soundgarden albümlerinde fazla yer kapladıklarını gözümüze kulağımıza sokmaları.


Zaten albüm genelinde beklentilerimi o kadar düşük tutmak zorunda hissettim ki, hoş bir akustiği olan pop/rock örneği Halfway There'i bile albümün az sayıdaki iyilerinden biri olarak gördüm. Sağlam gitar riffleriyle 90'lar doğumlu gibi duran Attrition'ı da buna ilave edebiliriz. Herşeye rağmen bu iki "Unsoundgarden" şarkı haricinde grubun bana göre iki nizami golü var. İlki albümün kesinlikle en iyisi olan ve o efsanevi Soundgarden yıllarına en yakın, yoğun, gizemli, coşkulu gitar/bas/davul/vokal karesini "as"layan A Thousand Days Before, diğeri ise kapanıştaki trip hop gösterip blues rock vuruşuyla entersan bir grunge tribi yaşatan Rowing. Gerisi yalan olmuş. Kimse bana Live To Rise (gerçi The Avengers albümündeki bu şarkı albümde yok) ya da "aa bak geri dönüşlerini ne güzel dile getirmişler" şeysi olan Been Away Too Long singlelarıyla gelmesin. Bunları ikinci, üçüncü ligdeki rock grupları bile yıllardır yapıyor. Yıllar sonra karşımıza çıkacak yeni Soundgarden albümü bu olmamalıydı. Bunu gördükten sonra belki de hiç öyle bir albüm olmamalıydı. Sorun albümün yeni olmasında mı, yoksa bizim eskimiş olmamızda mı diye düşünmeye de gerek yok. Birer rock ansiklopedisi gibi başköşeye yerleşen o eski grunge albümleri 2012 yavşaklığına o kadar uzak bir coğrafyada kaldı ki, geri gelmeleri mucizelere bağlı. İşte King Animal, grubun yeni bir Badmotorfinger ve Superunknown için fazla yaşlandıklarını / yaşlandığımızı yüzümüze vuruyor sanki.

1. Been Away Too Long
2. Non-State Actor
3. By Crooked Steps
4. A Thousand Days Before
5. Blood on the Valley Floor
6. Bones of Birds
7. Taree
8. Attrition
9. Black Saturday
10. Halfway There
11. Worse Dreams
12. Eyelid's Mouth
13. Rowing

1 yorum:

  1. Genel beklentinin altında kaldığını kabul edebilirim ama, çok acımasız da davranmamak lazım. Bones of Birds,Taree, By Crooked Steps ve Halfway There de gol olarak sayılmalı.

    YanıtlaSil